ALİMLERİN İBN TEYMİYYE HAKKINDAKİ ŞEHADETİ
İbn Teymiyye yaşadığı dönemden günümüze kadar ki süreçte âlimler tarafından o kadar çok takdir edilmiştir ki, onun için söylenen bu sözler ciltlerle kitap tutacak miktardadır. Mesela Şafii mezhebi âlimlerinden Hâfız İbn Nâsıruddin ed-Dimeşki (v.842/1438) tarafından kaleme alınan “er-Reddu’l-Vâfir” isimli bir ciltlik eserde, İbn Teymiyye’ye “şeyhulislam” diyen 100’e yakın âlimin sözü kaydedilmiştir.1
Bu esere İbn Hacer el-Askalâni ve Bedreddin el-Ayni gibi büyük imamlar takrizler yazmışlardır. Günümüze nispetle yaklaşık 600 sene önce yazılan bu eser eğer bugün yazılacak olsaydı, şüphesiz ki bu isimler binleri bulacaktı.
Burada İbn Teymiyye’yi tanıma fırsatı bulan ve ondan sonra gelen bazı âlimlerin onun hakkındaki sözlerini nakledeceğiz:
1- Allame İbn Dakiki’l İyd (v.702/1302) Mısır’da onunla karşılaştığında şöyle demiştir: “Allah’u Teâla’nın senin gibi birisini bu zamanda yaratmış olabileceğine ihtimal vermezdim.” Yine şöyle demiştir: “İbn Teymiyye ile karşılaştığımda onu bütün ilimlerin gözünün önünde bulunduğu bir kişi olarak gördüm. Dilediği bilgiyi ânında alıyor, dilediğini bırakıyordu.”2
2- İbn Teymiyye’nin vaktinde kadılar kadısı (kadul kudât) olan Kemâleddin b. ez-Zemlekânî (v.727/1326) onun hakkında şöyle demiştir: “İçtihat şartlarına bihakkın sahip olan İbn Teymiyye güzel eserler verebilme noktasında yetkin, ibare, tertip, kısımlara ayırma ve beyan etme yönünden ise gayet iyiydi. Bir ilme dair sorulan soruya cevap verirken onu gören veya dinleyen kimse “bu zat sadece bu ilmin uzmanıdır” der ve bunda onun gibisinin olmadığına hükmederdi. Farklı mezheplerde bulunan fakihler İbn Teymiyye’nin sohbetinde bulununca kendi mezhepleri hakkında daha önce bilmedikleri şeyleri ondan öğrenirlerdi. Şer’î veya gayrı şer’î herhangi bir ilmin mütehassısıyla münazara edince mutlaka ona galip gelirdi.”3
Hâfız İbn Receb şöyle der: “Sahih yoldan bana ulaştığına göre İbnu’z Zemlekâni İbn Teymiyye hakkında şöyle demiştir: Onun gibisi beş yüz yıldır görülmüş değildir.”4
Her ne kadar İbnu’z Zemlekâni İbn Teymiyye’ye bazı meselelerde muhalefet etmiş ve onunla birçok kez tartışmalarda bulunmuş olsa da, onun büyüklüğünü bu sözleriyle itiraf etmişti. Öyle ki İbn Teymiyye’nin “Rafu’l-Melam” ve “Beyânu’d-Delil alâ Butlâni’t-Tahlîl” isimli iki eserine yazdığı takrizde onu: “Âlimlerin allamesi, imamların rehberi, ümmetin örneği, peygamberlerin varisi, Allah’ın hücceti, müçtehitlerin âhiri (sonu)” diyerek övecektir.5
3- Hâfız İbn Seyyidi’n Nâs (v.734/1334) şöyle demiştir: “Şeyhulislam İbn Teymiyye neredeyse sünnet ve eserlerin tamamını hıfzetmiştir. Tefsirden söz edince bu ilmin sancağını taşır, fetva verince fıkhın son sınırına ulaşırdı. Hadisten bahsedince ehliyetli bir muhaddis ve rivayetin sahibi olduğunu ortaya koyardı. Dinler ve mezhepler hakkında konuşma yapınca ondan bu alanda daha ilimli ve dirayetlisinin olmadığına kanaat edilirdi. Bütün ilim dallarında akranlarından daha ileri seviyedeydi. Onu müşahede eden hiçbir göz onun gibisini görmüş değildir. Hatta kendisi bile kendi gibisini görmüş değildir.”6
4- İbn Teymiyye’nin yaşadığı dönemin en büyük âlimlerinden Hâfız el-Mizzi (v.742/1341) ona çok tazim ve hürmet eder ve onun için şöyle derdi: “Dört yüz seneden beri onun gibisi görülmemiştir.”7
5- Öğrencisi Hâfız ez-Zehebî (v.748/1348) ise hocasını birçok eserinde hayırla yâd etmiş ve onun için şöyle demiştir: “İbn Teymiyye tefsirde ulaşılması mümkün olan son mertebeye ulaşmış, hadisin hıfzı, ricali, sıhhati ve zayıflığı noktasındaki ilimde herkesi geçmişti. Dört mezhebe ilaveten sahabilerin ve tabiînin de mezheplerini bildiği için fıkıhta bir örneği yoktu. Dinler, mezhepler, usûluddin ve kelâm alanında bir benzerinin olduğunu bilmiyorum. Arapçası çok kuvvetli, tarih ve siyer ilimlerinde şaşılacak kadar bilgisi vardı. Cihadı, mertlik ve cesareti ise dillere destandı. O, benim gibi birisinin onu vasfetmesinden çok daha büyük biridir. Eğer bana Rükn ile Makam arasında Kâbe’ye karşı durup: ‘Şu gözlerim onun gibisini görmemiştir’ diyerek yemin ettirilseydi, bu yemini muhakkak ederdim. Hatta vallahi “o ilimde kendi gibisini bile görmüş değildir” derdim.”8
ez-Zehebî o hayattayken ve vefat ettikten sonra şeyhinden bahsettiği her yazısında ondan hürmetle bahsetmiştir.9
6- Yine ez-Zehebî, Takiyyuddin es-Subkî’yi (v.756/1355) İbn Teymiyye’ye karşı haksızlık etmesi nedeniyle bir mektupla uyarmış ve kendisini azarlamıştır. es-Subkî ona yazdığı cevabî mektubunda şöyle demiştir: “Efendim! Bu kulun nezdinde şeyhin aklî ve şer’î ilimlerdeki büyük kadri, geniş ve kaynayıp coşan deniz misali ilmi, üstün zekâsı ve içtihadı, bütün bu alanlarda vasfedilemeyecek dereceye ulaşmış hali kesinlik kazanmıştır. Bu kul bunu daima söylemektedir ve bana göre onun kadri bütün bunlardan daha büyük, daha üstündür. Bununla birlikte Allah onda zühd, takva, dindarlık, hakkı desteklemek ve hakkı ikame etmek gibi özellikleri de bir araya toplamıştır. O, bütün bunları yalnızca Allah için yapardı. Bu hususta selefin izlediği yolu izlerdi. Bu konuda çok büyük bir pay sahibi idi. Bu dönemde hatta uzun dönemlerden beri onun gibisi görülmüş değildir.”10
Bununla birlikte Takiyyuddin es-Subkî, Numân el-Alûsi’nin de belirttiği gibi İbn Teymiyye’nin en şiddetli hasımlarından olup, ona en çok reddiye yazan kişidir.11 Ama İbn Teymiyye’nin dehası ve ilimdeki fazileti ona bu itirafı yaptırmıştır. Öyle ki es-Subkî onun kitaplarından istifade etmiş ve onun “es-Sârimu’l-Meslul” isimli kitabını överek ondan nakillerde de bulunmuştur.12
7- Aynı şekilde oğlu Taceddin es-Subkî babası gibi İbn Teymiyye’ye bazı meselelerde muhalefet etse de ondan “allame” diyerek bahsetmiştir. Bir meselede kendi görüşünü zikrettikten sonra, bunun babasının da görüşü olduğunu belirtmiş ve bunu takviye etmek için “bu, şeyh allame Takıyuddin İbn Teymiyye’nin de görüşüdür” demiştir.13
8- Hadiste emirel müminin olan Hâfız İbn Hacer el-Askalanî (v.852/1448) İbn Teymiyye için şöyle demiştir: “Şeyh Takiyuddin’in imameti güneş gibi bilinen bir durumdur. Onun “şeyhulislam” lakabıyla saf ve pak dillerde anılması ise asrından bugüne kadar geldiği gibi, yarın da önceden olduğu gibi baki olacaktır. Onun bu halini ancak onun kadrini bilmeyen bir cahil, ya da insaftan uzak birisi inkâr eder. Eğer Şeyh Takiyuddin’in geriye bıraktığı hiçbir eseri ve menkıbesi olmasaydı, kıymetli ve faydalı eserlerin sahibi meşhur talebesi İbnu’l Kayyim’i geriye bırakmış olması bile onun azim derecesini göstermesi açısından yeterli olacaktı.”14
Yine şöyle demiştir: “İbn Teymiyye’ye ya hakikaten kâfir birisi, ya da onun halinden yana cahil olan birisi kâfir der. Bunların dışında kimse ona kâfir demez. Zira o Müslümanların büyüklerinden olan bir kişidir.”15
9- Büyük muhaddis Bedreddin el-Ayni (v.855/1451) ise İbn Teymiyye hakkında şöyle demiştir: “İbn Teymiyye üzeri örtülü pek çok hususun örtüsünü açan bir kişi idi. Böylelikle kapalılıkları gideren, zındıkların ve inkârcıların dine dil uzatmalarına karşı dinin savunucusu idi. O, peygamberlerin efendisinden gelen rivayetleri ilmi tenkide tabi tutan, ashab ve tabîinden gelen rivayetleri de tenkit süzgecinden geçiren bir şahsiyetti. Ona dil uzatan kimse ancak gülleri koklamakla birlikte hemen ölen pislik böceği gibidir. Gözünün zayıflığı dolayısıyla o ışık parıltısından rahatsız olan yarasaya gibidir. Ona dil uzatanların tenkit edebilme özellikleri de, ışık saçıcı, dikkate değer düşünceleri de yoktur. Bunlar önemsiz şahsiyetlerdir. Bunlar arasından onu tekfir edenlerin ise ilim adamı olarak kimlikleri belirsizdir, adları, sanları yoktur.”16
İbn Teymiyye’ye kâfir diyenler hakkında ise şöyle demiştir: “Kim İbn Teymiyye’ye kâfir derse bu tekfir eden hakikaten kâfir olur. Kim ona zındık derse onu diyen zındık olur.”17
10- Hafız es-Suyûti (v.911/1505) de İbn Teymiyye’yi birçok eserinde methetmiş ve hafızları kaydettiği “Tabakâtu’l-Huffâz” adlı eserinde onu şöyle vasfetmiştir: “İbn Teymiyye; imam, allame, müçtehid, müfessir, şeyhulislam, zahitlerin piri, asrın nâdiri… Ender zekâ sahiplerinden ve zahitlerden birisi olup 300 cilt eser telif etmiştir.”18
11- Hanefi mezhebinin büyük fakihi Molla Aliyu’l Kâri (v.1014/1606) ise hocası İbn Hacer el-Heytemi’nin İbn Teymiyye ve İbnu’l Kayyim’i müşebbihe olmakla niteleyerek, onlara çirkin ifadelerle sataştığı sözünü nakledip şöyle demiştir: “Allah ikisini de bu çirkin niteliklerden ve bu iğrenç ifadelerden korumuştur. Kim “Medâricu’s-Sâlikîn”19 isimli eseri mütalaa ederse görecektir ki bu iki âlim Ehlisünnet ve’l-Cemaatten, hatta Allah’ın evliyasından olan iki kişidir.”20
Aynı şekilde “fenâu’n-nâr” görüşünün İbn Teymiyye’ye nispet edilmesinin de ona atılmış bir iftira olduğunu belirtip şöyle demiştir: “İbn Teymiyye el-Hanbelî en nihayetinde kâfirler cehennemden çıkacaktır diyor demek, ona atılmış bir iftiradır.”21
12- Müceddid İmam Şah Veliyullah ed-Dihlevî (v.1176/1762) İbn Teymiyye hakkında şöyle demiştir: “Şüphesiz ki biz Şeyhulislam İbn Teymiyye’nin ahvalini tahkik edince gördük ki, kendisi Allah’ın kitabını manası, grameri ve şeri boyutuyla bilen, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti ve selefin kavillerini hıfzetmiş ve bunları manası, grameri ve şeri boyutuyla idrak etmiş bir âlimdir. Böylesi bir âlimin âlemde mevcudiyeti bir şereftir.”22
13- Hanefi mezhebi fakihlerinden Allame İbn Âbidîn (v.1252/1836) ise İbn Teymiyye’yi “hâfız ve şeyhulislam” olmakla nitelemiş ve meşhur hâşiyesinde ondan birçok nakilde bulunmuştur.23 Öyle ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e hakaret edene uygulanacak hüküm sadedinde şeyhin sözlerini bir merci gibi değerlendirmiş, hatta Hanefi mezhebinin bu meseledeki görüşünü ona itimat ederek nakletmiştir.24
14- “Rûhu’l-Meâni” isimli tefsirin sahibi müfessir İmam el-Alûsi (v.1270/1854) İbn Teymiyye’yi eserlerinde birçok kez “allame ve şeyhulislam” diyerek anmıştır.25 Yine mezkûr tefsirinden sonra yazdığı “Ğarâibu’l-İğtirâb”26 isimli eserinde onu Takiyuddin es-Subki’ye karşı savunmuştur.27
15- Yusuf en-Nebhânî (v.1350/1932) Allah’tan başka enbiya ve evliyalara duada yalvarmaya cevaz veren son devir şeyhlerindendir. Buna cevaz vermediği için İbn Teymiyye’yi bidatçı olmakla suçlamış ve ona haksız eleştirilerde bulunmuştur. Ancak o İbn Teymiyye’yi yerdiği gibi birçok yerde övmüş ve onun çok büyük bir âlim olduğunu ifade etmiştir.28
Ondan bahsettiği bir yerde şöyle demiştir: “Bil ki ben, İbn Teymiyye’nin, öğrencisi İbnu’l Kayyim’in ve İbn Abdulhâdi’nin dinin imamlarından ve Müslümanların âlimlerinin en büyüklerinden olduklarına şüphesiz ki itikat etmekteyim. Muhakkak ki ümmet-i Muhammed onların ilimlerinden büyük bir istifadeyle faydalanmıştır.”29
Yine şiaya karşı yazdığı bir eserinde Ehlisünnetin akidesi bahsinde İbn Teymiyye’nin sözleriyle delil getirmiş ve ona “şeyhulislam” diyerek rahmet okumuştur.30
16- Şeyh Abdulfettah Ebu Ğudde (v.1417/1997) birçok eserinde İbn Teymiyye’den “şeyhulislam” diyerek bahsetmiş ve onu hayırla yâd etmiştir. Bir eserinde İbn Teymiyye ve İbnu’l Kayyim’den bahsedip onlara tazim ettiğini ve onların yolunu izlediğini belirtmiştir. Hocası M. Zahit el-Kevserî’nin ise bu büyük âlimlere karşı haksızlık ettiğini ve onun bu âlimler hakkındaki görüşünü kabul etmediğini belirtmiştir.31
Dostuyla-düşmanıyla İbn Teymiyye’yi hayırla yâd eden yüzlerce ilim ehlinden bazılarını nakletmeye çalıştık. Burada ez-Zehebî hariç İbnu’l Kayyim, İbn Kesir, İbn Abdulhâdi, İbn Muflih, el-Birzâli, el-Bezzâr ve es-Safedî gibi öğrencilerinin sözleri ile İbn Receb ve Mer’î el-Kermî gibi Hanbelîlerin sözlerini konuyu uzatmamak için nakletmedik.
İbn Teymiyye’nin hayatı hakkında Ebu’l Hasen en-Nedvî ve M. Ebu Zehra gibi son dönem âlimleri de müstakil eserler yazmışlardır.
Sonuç olarak söylemek gerekirse İbn Teymiyye hasımlarının bile takdirini kazanmış büyük bir âlimdir. Bazı ilmî meselelerde hata yaptığı ise inkâr edilemez. Zira hatadan münezzeh olan Allah’tır ve kullar mutlaka hata yapacaklardır. Ancak bir müçtehit olması hasebiyle yaptığı bu hatalarda da sevap kazanacaktır. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir mesele hakkında içtihat edip hüküm veren müçtehidin isabet etmesi halinde iki ecir, isabet edememesi halinde ise bir ecir alacağını bildirmiştir.32
Bu nedenle Hâfız İbn Kesir ondan uzunca bahsedip şöyle demiştir: “Sonuç olarak İbn Teymiyye rahimehullah hata ve isabet edebilen büyük âlimlerden birisidir. Ancak hataları doğrularına nispetle derin bir denizdeki nokta gibidir. Ayrıca onun bu hataları da bağışlanmıştır. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Sahih-i Buhâri’de geçen bir hadiste: “Hâkim içtihat edip isabet ederse ona iki ecir vardır. Eğer içtihat eder hata ederse onun için bir ecir vardır.” buyurmuştur.”33
Dipnotlar:
1- Müellif bu kitabı “kim İbn Teymiyye’ye şeyhulislam derse o kâfirdir” diyen Alaeddin el-Buhari’ye karşı yazmıştır. Kitabın asıl ismi “er-Reddu’l-Vâfir alâ Men Zeame Bienna Men Semmâ İbn Teymiyyete Şeyhulislam Kâfir”dir. Bu kitap alanında yazılmış en güzel eserdir.
2- Bu iki sözü için bkz. İbn Nâsıruddîn, er-Reddu’l-Vâfir 110-111, el-Mektebu’l-İslâmî, 2005.
3- er-Reddu’l-Vâfir 107-109.
4- ez-Zeylu alâ Tabakâti’l-Hanâbile 4/503.
5- Bu iki takrizi için bkz. er-Reddu’l-Vâfir 108-109.
6- er-Reddu’l-Vâfir 58-60.
7- ez-Zeylu ala Tabakâti’l-Hanâbile 4/503.
8- er-Reddu’l-Vâfir 80-81.
9- ez-Zehebi’ye nispet edilen ve içerisinde İbn Teymiyye’ye hakaret edilen “en-Nasîhatu’z-Zehebiyye” isimli risale ise ona ait değildir. Bu risale İbn Teymiyye ve İbn Kayyim’i tekfir eden ve bu âlimlere şiddetli bir şekilde düşmanlık güden M. Zahit el-Kevserî tarafından ortaya atılmıştır. İmam ez-Zehebi’nin edebi ve fasih üslubuna tamamen zıt ve sokak ağzıyla yazılan bu risalenin tahlili için şu iki esere bakılabilir: “Edvâun alâ’r-Risaleti’l-Mensube ile’l-Hâfız ez-Zehebî: en-Nasihatu’z-Zehebiyye li’İbn Teymiyye”, “et-Tevdihu’l-Celiy fi’r-Reddi alâ’n-Nasihati’z-Zehebiyye”.
10- er-Reddu’l-Vâfir 100, ez-Zeylu ala Tabakâti’l-Hanâbile 4/503 ve İbn Hacer, ed-Dureru’l-Kâmine 1/186.
11- el-Alûsi, Cilâu’l-Ayneyn fî Muhâkemti’l-Ahmedeyn 31; Matbaatu’l-Medenî, 1981.
12- es-Subkî, es-Seyfu’l-Meslûl 314, 387, 416 ve 417. Bu eseri kitabının sonunda kendisinin de belirttiği gibi İbn Teymiyye’nin vefatından 6 yıl sonra hicri 734 senesinde yazmıştır.
13- Muîdu’n-Niam ve Mubîdu’n-Nikam 24; Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Mısır, 1948. Ne gariptir merhumun bu ifadesi kitabın Muessesetu’l-Kutubi’l-Sekâfiyye (Beyrut, 1986) baskısında nakledilmemiştir. Âlimlerin eserlerinde yer alan İbn Teymiyye’nin methedildiği nice ifadeler mutaassıplarca bu şekilde tahrif edilmekte, ya da “bunu söyleyenler İbn Teymiyye’yi iyi tanımadıkları için böyle söylemiştir” denilerek âlimler itham edilmektedir. Bu eserin el yazma nüshası için bkz:
http://makhtota.ksu.edu.sa/makhtota/5234/12#.WH1d0_mLTcs
14- Bunu er-Reddu’l-Vâfir (248) isimli esere yazdığı takrizde söylemiştir.
15- er-Reddu’l-Vâfir 283.
16- Bu ifadelerini er-Reddu’l-Vâfir (260) isimli esere takriz olarak yazmıştır. Yine bu ifadeleri Mer’î el-Kermî de nakletmiştir. (eş-Şehâdetu’z-Zekiyye 74, Muessesetu’r-Risâle 2. Baskı)
17- Mer’î el-Kermî, eş-Şehâdetu’z Zekiyye 76. Bedreddin el-Ayni Hanefi mezhebinin büyük muhaddislerindendir. İbn Teymiyye’yi tekfir eden gulat-ı sufi M. Zahit el-Kevserî onun Sahih-i Buhâri’ye yazdığı “Umdetu’l-Kâri” şerhini İbn Hacer’in “Fethu’l-Bâri”sinden üstün görmektedir. Keşke el-Kevserî onun yukarıdaki sözlerini de görebilseydi.
18- Tabakâtu’l-Huffâz 1/520; Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1403.
19- Bu eser İbnu’l-Kayyim’e aittir.
20- Mirkâtu’l-Mefâtîh 8/216; Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1422.
21- er-Reddu ala’l-Kâilîne bi’Vahdeti’l-Vucûd 86; Dâru’l-Me’mûn li’t-Turâs, 1415.
22- İmam el-Alûsi, Cilâu’l Aynen 59-60. el-Alûsi onun bu sözünü “et-Tefhîmâtu’l İlâhiyye” isimli kitabından nakleder.
23- Hâşiyetu İbn Âbidîn 1/580; 2/626; 4/63, 214, 233, 234; 6/458-459; Dâru’l-Fiker, 1421.
24- A.g.e. 4/63, 214, 233, 234.
25- Rûhu’l-Meâni 16/209, 21/69, 23/29, 24/39; Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabi, Beyrut.
26- Bunu Ğarâibu’l-İğtirâb (51)’de belirtir.
27- Ğarâibu’l-İğtirâb 388; Matbaatu’ş-Şâbender, Bağdat, 1327
.
28- Bkz. Şevâhidu’l-Hak fi’l-İstiğâseti bi’Seyyidi’l-Halk 41, 44; Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 2007.
29- A.g.e. 48.
30- el-Esâlîbu’l-Bedîa fi Fadli’s-Sahâbeti ve İknâi’ş-Şîa 360; Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 2007. Bu eser Şevâhidu’l-Hak isimli eserle birlikte tek cilt olarak basılmıştır.
31- Kelimâtun fî Keşfi Ebâtil ve İftiraât 35-37. Mektebu’l-Matbûâti’l-İslâmiyye, 2. Baskı, Halep. Merhum bu eserinde, önceki kitaplarında bu iki âlimden yaptığı birçok nakilleri zikretmiştir.
32- el-Buhâri 7352 ve Müslim 15/1716.
33- el-Bidâye ve’n-Nihâye 14/160.
Yorumlar
Yorum Gönder