ARAPLARIN FAZİLETİYLE ALAKALI BAZI UYDURMA VE ZAYIF HADİSLER


أحبوا العرب لثلاث لأني عربي والقرآن عربي وكلام أهل الجنة عربي
Şu üç şeyden dolayı Arabları seviniz: Çünkü ben Arab’ım, Kur’an Arabcadır ve Cennetliklerin dili Arabcadır. 
Sahih değildir.

(Hâkim, el-Mustedrak, c: 4, s: 87; Beyhaki, Şuabu’l-İmân, c: 3, s: 34, Hadis no: 1433, 1610; Feyzu'l-Kadîr, 1:178 Hadis no: 225; Halimi Minhac (2/77); İbni Asakir (5/397); Ukayli Duafa(3/348); Suyuti, Leali (1/404); Fevaidu Mecmua(413); Fethul Kebir(353); Mecmauz Zevaid (10/52); Esrarul Merfua (706); Tenzihuş Şeria (2/30); İhyau Ulumid Din (2/364); Zehebi, Mizan (5737); Keşfu'l Hafa (133); Zubeydi İthaf (7/112); Durru Mensur (4/3); Kenz (33922); Nevafihul Atire (47); Tahricul İhya(2/364); Lisanul Mizan(4/486) İlelul Hadis (4641) Daife (160); İbni Cevzi, Mevduat (2/46); Ahmed Bin Mubarak, El İbriz (161); Kurtubi (1/23); Taberani (11/185); İbni Mende, Tercemeti Ebul Kasım Suleyman Bin Ahmed (1/357); Cami us Sagir (225); İbni Teymiyye İktiza (s212)


Ahmed b. Hanbel’in bu rivayeti “zayıf” gördüğü, 
Ukaylî’nin “munker” ve “aslı yoktur” ve, 
Zehebî’nin ise
 “uydurma” dediği kaydedilmiştir. 

Muhaddislerin gerek bu ifadeleri ve gerekse rivayetin farklı geliş yolları ve râvileriyle ilgili değerlendirmeleri hakkında geniş bilgi için:
 
(Heysemi, Mecmau’z-Zevâid, c: 10, s: 25; 
Zehebî, Telhîsu Kitâbi’l- Mevzûât, c: 1, s: 92;
 
Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa, c: 1, s: 404-405;
 
Fetteni, Tezkiretu’l-Mevzûât, c: 1, s:112;
 
İbn Arrâk, Tenzihu’ş-Şeria, c: 2, s: 30-31;
Şevkânî,el-Fevâidu’l-Mecmûa, s: 413;
 
Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, c: 1, s: 54-55)
Üç şeyden dolayı Arabları sevin ; Çünkü ben arabım, Kur’ân arabçadır, Cennet ehlinin dili de arabçadır. 
( أحبو العرب لثلاث ؛ لأني عربي ، والقرآن عربي ، وآلام أهل الجنة عربي )
(Hâkim, el-Mustedrak, C. 4, Hadis no: 87; Ma’rifetu Ulûm el-Hadis, s.161-162; el-Ukaylî Duafâ, s.327; et- Taberânî el-Kebir, 3/122/1, el-Evsat ; el-Beyhakî, Şuabu’l-İmân, C. 3, S : 34; Feyzu'l-Kadîr, 1:178 Hadis no: 225) 

Hadis uydurmadır.
Bu senedin üç tane illeti vardır:
1-: Ravilerinden olan el-Alâ b. Amr hakkında ez-Zehebî metrûk olduğunu söyler, İbn Hibbân ise, mutlak olarak kendisiyle ihticac etmenin câiz olmadığını söyler.
2-: Diğer bir râvi olan Yahyâ b. Yezîd, muhaddislerce zayıf addedilmiştir.
3-: İbn Cureyc hadisi anana sigasıyla rivâyet etmiştir. Kendisi mudellistir. Hadisi İbnu’l-Cevzî 
[el-Mevdûât, 2/41] 
el-Ukaylî’nin yoluyla zikrederek, el-Ukaylî’den hadisin munker olduğunu ve aslının olmadığını aktarır.
Ahmed b. Hanbel’in bu rivayeti “zayıf” gördüğü, Ukaylî’nin “munker” ve “aslı yoktur” ve Zehebî’nin ise “uydurma” dediği kaydedilmiştir.



Ben arabım, Kur’ân arabçadır, Cennet ehlinin lisanı da arabçadır. 
( أنا عربي ، والقرآن عربي ، ولسان أهل الجنة عربي )
(et-Taberânî, el-Evsat , 2/285/1/9301)

Hadis uydurmadır.
Râvilerinden olan Şibl b. el-Alâ b. Abdurrahman hakkında İbn Adiy; « Munker rivâyetleri vardır » der.
Hâfiz el-Irâkî 
[el-Mahacce; 1/57] de şöyle der: « Ancak (râvilerinden olan) Abdul Azîz b. İmrân ez-Zuhrî hakkında en-Nesâî ve başkaları metrûk olduğunu söylerler. el-Buhârî hadisinin yazılmayacağını bildirir. Dolayısıyla bu hadis sahih değildir. » 
İbn Arrak 
[Tezih eş-Şerîa, s.209]'ta bu hükme katılır. Bu rivâyetin Allâh Rasûlu (s.a.v.)’e nisbetinin bâtıl olduğuna bir başka delilde, (s.a.v.)’in arablığıyla övünmesidir. Bu ise, İslam’a göre tuhaf sayılıp şu âyetle uyuşmaz:
"
Muhakkak ki Allâh yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır." (Hucurât 13)
Aynı zamanda sahih hadislerle de uyuşmaz:
"
Arabın arab olmayana üstünlüğü yoktur ... üstünlük ancak takva iledir." 
(Ahmed, 5/411, sahih bir senedle rivâyet etmiştir)

Ebû Dâvud ve et-Tirmizi’nin hasen olarak rivâyet ettikleri başka bir hadiste: 
"
Gerçekten Allâh Azze ve Celle, sizlerden câhiliyye âdetini ve ecdâd ile övünmeyi gidermiştir. İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır, Âdem ise topraktandır. Mumin takvalı , facir ise şakî olandır. Bazıları cehennem kömürü olan insanlarla övünmeyi bıraksınlar. Yoksa Allâh’ın yanında, ağzı ile pisliği iten böcekten daha değersiz olurlar."

Allâh Rasûlu (s.a.v.) ummetini bu şekilde yönlendiriyor ise, onun yasakladığı şeyi kendinin yapması hiç bir zaman makûl değilir.
Arablar itibarını kaybedince, İslâm da itibarını kaybeder. 
( إذا ذلت العرب ؛ ذل الإسلام )
(Ebû Nuaym, Ahbâru Isbahân, 2/340; Ebu Ya’lâ, Musned 3/402/1881)

Hadis uydurmadır.
Ebû Hâtim şöyle der: « Bu hadis bâtıldır aslı yoktur.» Hadisin iki tane illeti vardır:
İlki: Ravilerinden olan Muhammed b. el-Hattâb, hâli itibarıyla mechûldur.
İkincisi: Ali b. Zeyd zayıftır.
Hadis mana itibarıyla batıl bir manaya delâlet etmeseydi, zayıf hükmü ile yetinirdik. Çünkü İslâm’ın izzeti Arablarla bağlantılı değildir. Tam tersine Allâh İslâm’ı Arab olmayan müminlerle de izzetli kılmıştır. Özellikle Osmanlı devletinin ilk zamanlarında böyleydi. Allâh İslâmı onlarla güçlendirmişti, ta ki hükümdarlıkları Avrupanın ortasına kadar uzanmıştı. İslâm’dan saparak Avrupa kanunlarına yönelip, hayırlı olanı hayırsız olan ile değiştirdiklerinde otoriteleri, hem orada hemde diğer topraklarda giderek kayboldu. Öyle oldu ki, hükümranlığı kendi topraklarında dahi kalmadı! O topraklarda müslüman olduklarına delâlet eden az bir belirti kaldı. Böylelikle kuvvet ve izzetten sonra, bütün müslümanlar arabıyla acemiyle boyun eğip alçaldılar. Kafirler topraklarına girerek, çok azı hâriç müslümanlar zillet altında yaşamaya mahkûm oldular. Ekonomi gibi bir çok tasarı adı altında bu toprakları kafirler sömürmeye başladılar! Böylece İslâmın, arab ve acemin düşmesiyle zelîl, güçlenmesiyle de izzetli olacağı sabitleşir. (Arabın arab olmayana üstünlüğü ancak takvadadır) Allâhım! müslümanlara izzet nasib eyle, onlara Kitâbına ve Peygamberinin sünnetine dönmelerini ilham et. Tâ ki İslâm onlarla güçlenmiş olsun.

Ancak bu durum, arab cinsinin diğer ümmetlerin cinsinden daha üstün olmasına engel değildir.Arab cinsinin üstün olması konusu Ehlî Sünnetin’de görüşüdür.
Konuyla ilgili sahîh hadisler vardır, bunlardan bir tanesi de şudur:

( Allâh İbrâhim’in çocuklarından İsmâil’i seçmiştir. İsmâil’in çocuklarından da Benî Kinâneyi, Benî Kinâne’den Kureyşi, Kureyşten Benî Hâşimi seçmiştir. Beni de Benî Hâşimden seçmiştir.) 
[Ahmed, 4/107; et-Tirmizî, 4/392, (et-Tirmizî hadisin sahih olduğunu söylemişti); Hadisin aslı Müslimdedir, 7/48; el-Buhâri, et-Tarih es-Sagir, s.6.
[Konu hakkında daha fazla malumata sahib olmak için, Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiye’nin Türkçeye terceme edilen Sırât-ı Mustakîm adlı kitabına bakılabilinir.]
Ancak bu fazîlet, Arab olanın kendi cinsiyle övünmesine götürmemesi gerekir. Çünkü İslâm bu cahiliyye âdetini ibtâl etmiştir. Aynı zamanda bizlerin de Arabların bu üstünlüğe hak sahibi olmalarının sebebini de bilmemezlikten gelmememiz gerekir. Onlar akıl ve lisanlarıyla, ahlak ve amelleriyle temâyüz etmişler, güzel sıfatlarıyla diğer ümmetlere İslâm davetini taşımada ehil kılınmışlardır. İşte arab olan kimse bunu bilir ve korur ise, kendinden öncekiler (selefleri gibi) İslâm davetinin taşınmasında namzet bir üye olur. Ama o, bütün bunlardan soyutlanırsa o zaman hiç bir fazîleti olmaz. Bilâkis İslâm ahlâkı ile nitelenen bir acem şüphesiz ondan daha hayırlıdır. Gerçek üstünlük Allâh’ın, Muhammed (s.a.v.)’le birlikte gönderdiği imân ve ilme tâbi olmak iledir. Üstünlük Kur’ân ve Sünnette gelen belirli isimlerledir; İslâm, İmân, İyilik, Takvâ, İlim, Amel ve İhsân gibi. İnsanın sadece arab veya acem olması, hiç bir üstünlük kazandırmaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKİNDİ VE YATSI NAMAZININ SÜNNETİ HAKKINDA

ALİMİN - ALİ'NİN YÜZÜNE BAKMAK İBADETTİR RİVAYETLERİ HAKKINDA

İşlerinizi Şaşırdığınızda Kabir Ehlinden Yardım İsteyin Rivayeti