Türbeden (Ölüden) Yardım istiyor ve Yardım Geliyor Bu Nasıl Oluyor?
Bilinmelidir ki Allah teâlâ buna benzer
şeylerle imtihan edebilir.
İnsan bir kabre bağlanabilir ve orada yatan kişiye dua eder veya bereketlenmek için kabrin toprağından bir parça alır. Maksadı da hâsıl olabilir. Fakat bu, Allah’tan bu adam için bir fitne ve imtihandır.
Çünkü biz biliriz ki bu kabir duaya icâbet edemez ve bu toprak herhangi bir zararın giderilmesi veya faydanın celp edilmesi için sebep olamaz.
Biz bunu Allah’ın şu âyetlerinden dolayı biliriz: “Allah’ın yanısıra kıyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarıp yakarandan daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.İnsanlar Allah’ın huzurunda toplandıkları gün tapılanlar kendilerine tapanlara düşman kesilirler ve onların kendilerine tapmalarını reddederler.” (Ahkâf: 5, 6).
“Allah’ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar bizzat kendileri yaratılmışlardır. Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.” (Nahl: 20, 21).
Allah’tan başka dua edilenlerin hiçbirinin duaya icâbet etmeyeceğine ve dua edene asla bir yardımlarının olamayacağına delâlet eden bu manada daha pek çok âyet vardır. Fakat bazen Allah’tan başkasına dua ederken istenilen şey fitne ve imtihan için meydana gelebilir ve biz bunun Allah’tan başkasına yapılan dua ile değil, Allah’tan başkasına dua ederken meydana geldiğini söyleriz.
Bir şeyin bir şeyle meydana gelmesiyle bir şeyin bir şeyi yaparken meydana gelmesi arasında fark var dır.
Çünkü biz Allah’ın zikrettiği pek çok âyet sebebiyle kesin olarak bilir ve inanırız ki Allah’tan başkasına yapılan dua, bir yararın getirilmesi veya bir zararın def edilmesi için asla bir sebep olamaz. Fakat bir fitne ve imtihan olarak bu dua esnasında bir şey meydana gelebilir. Allah teâlâ kendisine kul olanla heva ve heveslerine kul olanın bilinmesi için masiyet sebepleriyle de imtihan edebilir.
Yahudilerden cumartesi günü yasağını delenlerin durumunu görmez misin? Allah teâlâ onlara cumartesi günleri balık avlamalarını haram kılmıştı. Sonra onları bu yasağa uyup uymadıklarına dair bir denemeye tabi tuttu. Balıklar cumartesi günleri bol miktarda geliyor, diğer günler gizleniyorlardı. Böylece uzun bir süre geçti.
Dediler ki: Kendimizi bu balıklardan nasıl mahrum ederiz. Sonra düşündüler, taşındılar ve bir plan yaparak şöyle dediler: Cuma gününden ağlarımızı atalım, Pazar günü de ağlara takılan balıkları tutalım. Allah’ın haramlarına karşı bu hileli fiile teşebbüs ettiler. Allah da onları ceza olarak aşağılık maymunlar haline dönüştürdü. Allah teâlâ bu konuda şöyle buyurdu: “Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı.
Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.” (A’râf: 163).
“İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz. Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hâdiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, muttakiler için de bir öğüt vesîlesi kıldık.” (Bakara: 65, 66).
Bak, Allah teâlâ onların avlanmalarının yasak olduğu günde bu balıkları tutmalarını onlara nasıl da kolaylaştırdı?
Fakat onlar sabretmediler ve Allah’ın haramlarına karşı hile yoluna başvurdular. Allah korusun.
Sonra Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’in ashâbı için hâsıl olan şu duruma bak: Allah teâlâ onları ihramlı iken ihramlılara yasak olan avlarla imtihana tabi tuttu. Bu avlar elleriyle erişebilecekleri yerlerde idi, fakat onlar bu avlardan hiçbirisine cesaret edip de almadılar.
Allah teâlâ bu konuda şöyle buyurdu: “Ey îmân edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avlanma ile (onu yasak ederek) dener ki gizlide (kim senin görmediği yerde, gerçekten) kendisinden kimin korktuğu ortaya çıksın. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı bir azâb vardır.” (Mâide: 94).
Sıradan bir avı elleriyle yakalayabilecek durumda idiler.
Uçan bir avı da oklarıyla kolayca vurabilirlerdi. Fakat onlar Allah’tan korktular ve o avlardan hiçbirini yakalamaya yeltenmediler. Demek ki haram bir fiilin sebepleri kişi için hazır olduğu zaman onun Allah’tan korkması ve bu haram fiile teşebbüs etmemesi gerekir.
Bilmelidir ki bu fiilin sebeplerinin kolaylaştırılmış olması onun için bir imtihan ve denemedir. Kendisini tutmalı ve sabretmelidir.
Akıbet muttakilerindir.
İnsan bir kabre bağlanabilir ve orada yatan kişiye dua eder veya bereketlenmek için kabrin toprağından bir parça alır. Maksadı da hâsıl olabilir. Fakat bu, Allah’tan bu adam için bir fitne ve imtihandır.
Çünkü biz biliriz ki bu kabir duaya icâbet edemez ve bu toprak herhangi bir zararın giderilmesi veya faydanın celp edilmesi için sebep olamaz.
Biz bunu Allah’ın şu âyetlerinden dolayı biliriz: “Allah’ın yanısıra kıyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarıp yakarandan daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.İnsanlar Allah’ın huzurunda toplandıkları gün tapılanlar kendilerine tapanlara düşman kesilirler ve onların kendilerine tapmalarını reddederler.” (Ahkâf: 5, 6).
“Allah’ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar bizzat kendileri yaratılmışlardır. Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.” (Nahl: 20, 21).
Allah’tan başka dua edilenlerin hiçbirinin duaya icâbet etmeyeceğine ve dua edene asla bir yardımlarının olamayacağına delâlet eden bu manada daha pek çok âyet vardır. Fakat bazen Allah’tan başkasına dua ederken istenilen şey fitne ve imtihan için meydana gelebilir ve biz bunun Allah’tan başkasına yapılan dua ile değil, Allah’tan başkasına dua ederken meydana geldiğini söyleriz.
Bir şeyin bir şeyle meydana gelmesiyle bir şeyin bir şeyi yaparken meydana gelmesi arasında fark var dır.
Çünkü biz Allah’ın zikrettiği pek çok âyet sebebiyle kesin olarak bilir ve inanırız ki Allah’tan başkasına yapılan dua, bir yararın getirilmesi veya bir zararın def edilmesi için asla bir sebep olamaz. Fakat bir fitne ve imtihan olarak bu dua esnasında bir şey meydana gelebilir. Allah teâlâ kendisine kul olanla heva ve heveslerine kul olanın bilinmesi için masiyet sebepleriyle de imtihan edebilir.
Yahudilerden cumartesi günü yasağını delenlerin durumunu görmez misin? Allah teâlâ onlara cumartesi günleri balık avlamalarını haram kılmıştı. Sonra onları bu yasağa uyup uymadıklarına dair bir denemeye tabi tuttu. Balıklar cumartesi günleri bol miktarda geliyor, diğer günler gizleniyorlardı. Böylece uzun bir süre geçti.
Dediler ki: Kendimizi bu balıklardan nasıl mahrum ederiz. Sonra düşündüler, taşındılar ve bir plan yaparak şöyle dediler: Cuma gününden ağlarımızı atalım, Pazar günü de ağlara takılan balıkları tutalım. Allah’ın haramlarına karşı bu hileli fiile teşebbüs ettiler. Allah da onları ceza olarak aşağılık maymunlar haline dönüştürdü. Allah teâlâ bu konuda şöyle buyurdu: “Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı.
Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.” (A’râf: 163).
“İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz. Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hâdiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, muttakiler için de bir öğüt vesîlesi kıldık.” (Bakara: 65, 66).
Bak, Allah teâlâ onların avlanmalarının yasak olduğu günde bu balıkları tutmalarını onlara nasıl da kolaylaştırdı?
Fakat onlar sabretmediler ve Allah’ın haramlarına karşı hile yoluna başvurdular. Allah korusun.
Sonra Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’in ashâbı için hâsıl olan şu duruma bak: Allah teâlâ onları ihramlı iken ihramlılara yasak olan avlarla imtihana tabi tuttu. Bu avlar elleriyle erişebilecekleri yerlerde idi, fakat onlar bu avlardan hiçbirisine cesaret edip de almadılar.
Allah teâlâ bu konuda şöyle buyurdu: “Ey îmân edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avlanma ile (onu yasak ederek) dener ki gizlide (kim senin görmediği yerde, gerçekten) kendisinden kimin korktuğu ortaya çıksın. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı bir azâb vardır.” (Mâide: 94).
Sıradan bir avı elleriyle yakalayabilecek durumda idiler.
Uçan bir avı da oklarıyla kolayca vurabilirlerdi. Fakat onlar Allah’tan korktular ve o avlardan hiçbirini yakalamaya yeltenmediler. Demek ki haram bir fiilin sebepleri kişi için hazır olduğu zaman onun Allah’tan korkması ve bu haram fiile teşebbüs etmemesi gerekir.
Bilmelidir ki bu fiilin sebeplerinin kolaylaştırılmış olması onun için bir imtihan ve denemedir. Kendisini tutmalı ve sabretmelidir.
Akıbet muttakilerindir.
Yorumlar
Yorum Gönder