Siz Mü'minleri Müşriklere Kıyas Ediyorsunuz İddiasına Cevap
Ali Hoşafçı kitabının 116. sayfasında diyor ki: “Bir yanda biz putlara sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz diyen kâfirler… Diğer yanda ise şu ayet, şu hadisle beraber şu tecrübeye de dayanarak “Allah’a varmaya vesile arayınız.” ayeti şumulunda gören Müslümanlar, size göre ikisi birbirine benziyor öyle mi? Böyle bir kıyas olmaz.”
Cevap:
Zat ile tevessülü bir kenara bırakalım. Zira Hoşafçı da, bizim zat ile tevessülle, puta tapmanın birbirine benzeyen şeyler olduğunu söylemediğimizi pekala bilmektedir.
Konumuz enbiyanın, evliyanın ve salihlerin türbelerinden yardım/medet dilemek…
Hoşafçı’nın “size göre ikisi birbirine benziyor öyle mi?” dediği mesele budur.
Söyleyelim. Bize göre ikisi birbirine benzemiyor, ikisi birbirinin aynısı…
Beyan edelim.
Siz, Allah’a iman ettiğinizi söylüyorsunuz.
Müşrikler de Allah’a iman ediyorlardı.
Siz, yaratanın, icad edenin, rızık verenin, fayda ve zarar elinde olanın, kainatı idare edenin Allah olduğuna inandığınızı söylüyorsunuz.
Onlar da bütün bunları yapanın sadece Allah olduğuna inandıklarını söylüyorlardı.(14)
Siz, Allah’ın bir aracı olmadan kuluna icabet etmeyeceği su-i zannına kapılmış olmalısınız ki, O’na yakın gördüklerinizi aracı edip dilek ve arzularınızı onlara bildiriyor, onların sizin namınıza Allah’a ileteceklerine inanıyorsunuz.
Onlar da aynı su-i zanla, dileklerini aracılara bildiriyorlardı.
Sizin böyle yaparken esas niyetiniz, sizi Allah’a yakınlaştıracak vesilelere sarılmak.
Onların da böyle yaparken esas niyetleri, kendilerini Allah’a daha da yakınlaştıracak sebeplere sarılmaktı.(15)
Siz, medet istediklerinizin Allah katında size dua ve şefaatte bulunacağını iddia ederek böyle yapıyorsunuz.
Onlar da ibadet ettiklerinin Allah katında kendilerine dua ve şefaatte bulunacağını iddia ederek böyle yapıyorlardı.(16)
Sizin, Allah’a aracı edip yardım/medet istedikleriniz, enbiya ve salihler.
Onların da Allah’a aracı edip ibadet ettikleri enbiya ve salihlerdi.(17)
Siz, aracılarınıza yalvarıp yardım isteyip medet umuyorsunuz
Onlar da aracılarına yalvarıp, yardım istemek/medet ummak suretiyle ibadet ediyorlardı.
Öyleyse tekrar edip şöyle söyleyelim:
İnanç aynı, niyet aynı, gerekçe aynı, eylem aynı ve netice aynı…
Bunun ismi kıyas değil. Hoşafçı’nın usûlcü havalarına girerek menattan bahsetmesine de gerek yok. Bu, aynı inanç, aynı fiil ve hatta aynı cümlelerle, tarihin harfi harfine tekerrür etmesinden ibaret bir vakıa!
“İkisi birbirine benziyor, öyle mi?” diyen Hoşafçı’ya biz soralım; ikisi birbirinden farklı şeyler öyle mi?
Öyleyse göstersin bize farkını!
Hoşafçı’nın gösterebileceği tek fark, aynı sayfada “Menatınız puta tapmak ise böyle bir şeyi söyleyen ve eden yok. Hâlbuki müşrikler hem ibadet ediyor hem de ettiklerini söylüyorlar.” ifadesiyle ortaya koymaya çalıştığı isim farkıdır.
Hâlbuki müşrikler, yaptıklarının ibadet olduğunun farkındaydılar.
Siz onların yaptığı aynı şeyleri, aynı inanç ve aynı gerekçeyle yapıyor, sadece yaptığınız işin adının ibadet olduğunu kabullenemiyorsunuz.
Hakikat aynı olduktan sonra siz ona ister ibadet deyin ister tevessül ve istiğase deyin netice değişmez.
Hoşafçı’nın fark olarak göstermeye çalıştığı bir şey de s. 287’de söylediği şu sözlerdir: “Allah, müşriklerin putlarını Allah dostu olarak gördü mü?”
Evet, gördü.
Allah azze ve celle diyor ki: “Onların ibadet ettiği (ilahların) bizatihi kendileri, hangisi daha yakın diye Allah’a vesileler arar, rahmetini ümid edip azabından korkarlar.”(18)
Sizce onların ilahlarındaki bu vasıflar, Allah dostunun vasıfları mı, yoksa şeytan dostunun vasıfları mı?
Ayrıca Nuh kavmindeki putların salihler ve Allah dostları olduğuyla alakalı rivayetler(19) bunu açıkça göstermiyor mu?
Hoşafçı’ya yardımcı olup bir fark da biz söyleyelim.
Siz, Lailaheillallah diyorsunuz, ama onlar bunu söylemekten yüz çevirdiler.
Ancak siz Lailaheillallah deyip bunun anlamını “Allah’tan başka Rab yoktur, O’ndan başka yaradan ve icad eden yoktur.” demek olduğunu zannediyorsunuz.
Hâlbuki onlar Arap oldukları için Lailaheillallah sözünün kendilerini Allah’a yakınlaştırıp Allah katında kendilerine şefaat edeceklerini umdukları ilahlarını/onlara dua edip yardım isteyerek medet ummayı inkâr etme anlamına geldiğin biliyor, bu yüzden onu söylemekten yüz çeviriyorlardı.
Siz ise Lailaheillallah sözünün müşriklerin bile anladığı doğru manasını bilmiyor, dilinizle tekrar ettiğiniz halde, amelinizle onu nakzediyor, bir de onun ehliyle muharebe ediyorsunuz.
Onlarla bunlar arasındaki tersine diğer bir farkı da okuyucuya anlatalım.
Onlar, bollukta ve genişlikte hem Allah’ı hem ilahlarını çağırıp hem Allah’a hem ilahlarına dua ederken, sıkıntı ve darlıkta hiyerarşiyi bozup, kendilerini Allah’a yakınlaştırdığını ve O’nun katında kendilerine referans olacağını umdukları vasıtaları aradan çıkarıyor, dini Allah’a halis kılarak samimi bir şekilde O’na yalvarıyor, sadece O’ndan imdat istiyorlardı.
Yüce Rabbimiz, onların bu uygulamalarını şöyle anlatmaktadır:
“Gemiye bindikleri zaman, dini Allah’a halis kılarak/ihlaslı ve samimi bir şekilde sadece O’na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkarınca bir de bakmışsın ki şirk koşuyorlar.”(20)
“Denizde bir dara düştüğünüzde, O’ndan başka bütün yalvardıklarınız (aklınızdan) kaybolup gider. O sizi sağ salim karaya çıkarınca hemen yüz çevirirsiniz.”(21)
“Dağlar gibi dalgalar kendilerini kuşattığında, dini yalnızca O’na halis kılarak/ihlasla Allah’a yalvarırlar.”(22)
Bu ayetler açıkça gösteriyor ki, özellikle darda kaldığı zaman yetiş ey filanca, medet ey falanca diyerek, Allah’a yakınlaşmaya vesile ettikleri aracıları çağırıp onlara yalvaran muasırlarımız, darda kaldıkları zaman, filanca ve falancaları aradan çıkarıp ihlasla/samimiyetle yalnızca Allah’ı çağıran ve yalnızca O’ndan medet/imdat isteyen evvelki müşriklerden daha hastalıklı bir inanç ve eylem ortaya koymaktadırlar.
Hâlbuki “Dua ettiği zaman, darda kalmışa icabet edip onun sıkıntısını giderecek kimdir? Allah’la beraber başka bir ilah mı?”(23)
(14) Zuhruf, 87; Lokman, 25; Zumer, 38; Yunus, 31; Ankebut, 61-63
(15) Zumer, 13
(16) Yunus, 18
(17) Nuh, 23; Buhari, 4920; İsra, 57
(18) İsra, 57
(19) Buhari, 4920; Taberi, 29; 98
(20) Ankebut, 65
(21) İsra, 67
(22) Lokman, 32
(23) Neml, 62

Yorumlar
Yorum Gönder