BİLMEDİĞİNİN DÜŞMANI TARİKATÇILARIN EZBER İFTİRALARI
Ali Hoşafçı’nın kitabında ki Selefilere İftiraları, genel olarak avam sufilerin de zihinlerinde olanlardır;
- 118’de “filancanın hürmetine diye yapılan tevessül bid’attır derlerse” ifadesinden açıkça anlaşıldığı gibi, selefilerin inancının böyle olduğunu Hoşafçı’da pekala bilmektedir.
Bununla beraber kitabında defalarca, örneğin:
- 46’da “elindeki delillere dayanarak doğru şekilde dua edip isteyenle yanlış, hatta şirk işleme durumunda olanları aynı kefeye koyup tekfir ediyorsunuz.”
- 100’de “zat ile tevessülü kabul etmeyen selefiler ve vahhabiler, tevessülü kabul edenleri Allah’a ortak koşmakla suçluyorlar.”
- 101’de “âlimleriniz sizin şirk olarak kabul edip bunu yapana kâfir dediğiniz bir ameli yapıyorlar.”
- 153’de “zannımca selef şirk içindeydi demezsiniz.” gibi kasıtlı cümlelerle, kendi seleflerinin yolundan giderek, okuyucuyu sünnet ve ehli aleyhine kışkırtmak için, hâyâ etmeden iftira etmektedir.
Yani Selefiler “Allah’ım, filancanın hatırına duamı kabul et.” gibi meşru olmayan bir şekilde Allah’a dua etmeye şirk, böyle yapana da müşrik ve kâfir diyorlarmış.
Söyleyecek sözleri olmayanlar ve “Allah’ın ayetlerine inanmayanlar ancak iftira ile yalan atarlar.”[1]
Hoşafçı, buna şirk, bunu yapana da kâfir ve müşrik diyen selefilerin veya kendi tabiriyle vahhabilerin kimler olduğunu ve bu sözü nerede söylediklerini bize açıklasın.
Eğer buna gücü yetmezse ki asla yetmez, bu bühtanından tevbe edip iftirasını yaydığı gibi tevbesini de ilan etsin.
Bu ikisinden birini yapmazsa kendisi de, okuyucu da bilsin ki, Hoşafçı, ehl-i sünnet düşmanı bütün selefleri gibi bir iftiracıdır.
- 296’da diyor ki: “Onlara göre birisi için ayağa kalkmak, el öpmek, peygamber efendimize ‘Efendimiz’ ‘sahibimiz’ gibi ifadeler kullanmak, kabrini ziyaret esnasında önünde edep, vakar ve kalp huzuruyla durmak, Allah’tan başkasına ibadet etmek anlamına geldiğini söylerler (doğrusu: anlamına gelir).”
Subhanallah! “doğrusu bu çok büyük bir bühtandır”[2]
Hoşafçı, ya bu söylediklerinin de Allah’tan başkasına ibadet, yani şirk anlamına geldiğini söyleyen selefilerin kimler olduğunu açıklasın, ya da bu iftirasından da tevbe edip ilan etsin. Aksi halde biz ispat ederek Hoşafçı’nın müfteri olduğunu ilan ediyoruz.
Ardından diyor ki: “Bize göre bu iddialar Allah ve Rasûlünün razı olmadığı, şeriatın ruhuna aykırı, cahilane bir inattır.”
Biz de diyoruz ki, bize göre de bu iftiralar, Allah ve Rasûlünün razı olmadığı, şeriatın ruhuna aykırı, hezeyan halinde söylenmiş apaçık bir bühtandır.
Bu sefer alenen yapmasa da s. 277’de “Görüldüğü gibi Allah isterse istediğine olağanüstü güçler verebilir. Bunlar peygamberler de olabilir, insanlar da… Numuneleri gerek sahabede gerekse daha sonra vardır.” diyerek, sanki inkâr eden varmış gibi mucize ve kerametlerin varlığını isbat etmeye; s. 106’da, “Allah dostlarının yaptıkları kerameti şeytandan sayanlar” sözleriyle de selefilerin, kerametleri inkâr ettiklerini ima etmeye çalışmaktadır.
İbn-i Teymiyye de, Muhammed İbn-i Abdulvahhab da, diğer bütün selefiler de, kerameti hak olarak kabul edip ona inanmakta, kerameti inkâr edenleri bid’at ve dalalet ehli olarak görmektedirler. Allah dostlarının yaptıklarını Allah’tan, şeytan dostlarının yaptıklarını da şeytandan saymaktadırlar.
Ancak selefiler, sizin yaptığınız gibi tersten giderek, gösterdiği olağanüstü olayları delil sayıp, sahibinin hemen Allah dostu olduğuna hükmetmezler. Önce kişinin söz ve ameline bakar, sonra da ondan sadır olan harikuladeliklerin, keramet mi, istidrac mı, yoksa sihir ve büyü mü olduğuna karar verirler.
Allah dostlarının da, O’nun iman eden muttaki kulları olduğuna inanırlar. İbadette ortakları olduğuna değil!
[1] Nahl, 105
[2] Nur, 16
Yorumlar
Yorum Gönder