NEFİSLE CİHAD EN BÜYÜK CİHAD'TIR HADİSİNİN İNCELEMESİ
NEFİSLE CİHAD, EN BÜYÜK
CİHADDIR (!) (sözü)
"Rasulullah (s.a.v.) bir gazveden dönüyordu. Rasulullah (s.a.v) onlara şöyle dedi:
“ Hayırlı bir yerden döndünüz, küçük cihaddan büyük cihada döndünüz”
“Büyük cihad nedir , Ey Allah’ın Rasulü? “ dediler.
“Kulun nefsiyle mücadelesidir.” dedi.
Senedinde Halef b. Muhammed b.İsmail el Hayyam var.
Hakim “onun hadisi sakıttır” derken ,
Ebu’l Yala el Halil’de “o karıştırmış, o çok zayıftır, bilinmeyen metinleri rivayet etmiş “ demiştir.
İmam-ı Ahmed "o yalancıdır, hadis uydurur" derken,
Amr b. Ali, Nesai ve Darekutni de "hadisleri metruktur" derler.
(Tehzibu't-Tenzib: 11-261-262.)
İmam İbn Teymiye şöyle der:
“Bazılarının Tebük seferi dönüşünde , Rasulullah’ın ; “küçük cihaddan büyük cihada döndük” şeklinde söylediğini rivayet ettikleri hadisin aslı yoktur. Nebi’nin (s.a.v) söz ve fiillerini bilen hiç kimse bunu rivayet etmemiştir. Kafirlerle cihad , amellerin en büyüğü , hatta insanın yapacağı en büyük iyiliklerdendir. Tüm bunlardan sonra sonra hadisin mevzu olduğu hususunda şubhe edecek değilim”
(El Farku Beyne Evliya-i Rahman ve Evliya-i Şeytan s. 44-45)
Aynı hadisin ! başka varyantında ise şöyle geçer ;
Az güvenilir ve tabii olan İbrahim b. Ebi Able’den şöyle rivayet edilmiştir:
"Gazadan dönenlere (rasulullah) şöyle demiştir:
“ Şubhesiz küçük cihaddan döndünüz, bundan sonra büyük cihada , kalb cihadına ne yapacaksınız?
(Siyer-u Alamu’n Nubela: 6/324 )
Darekutni der ki : “İbrahim b. Ebi Able kendi nefsinde güvenilirdir. Ona giden yollar safi değildir.
“Derim ki , bu sözü bu imama sözün zayıflığını beyan etmeden isnad etmek caiz değildir” diye düşünüyorum.
lrakî (806/1403)'nin verdiği bilgiye göre, Beyhakî (458/1066) onu "Kitabu'z' Zuhd" adlı eserinde "zayıf bir senedle rivayet etmiştir. İkinci ve farklı bir tespit de, îbn Hacer (852/1448)'e aittir. O da "Tesdîdu'l-Kavs" adlı,eserinde, sözün hadis değil, ibrahim b. Able'ye ait, dillerde dolaşan bir söz olduğunu söylemiştir. îbn Hacer'in bu tespitine bir çok ilim adamı eserinde yer vermiştir.
Beyrûti (1276/1859) ve Elbânî ona "zayıf kaydı düşerlerken" îbn Teymiyye (728/1328), hadisin aslının olmadığını söylemiştir.
Bu konudaki görüşünü ayetler ve başka hadislerle destekleme yoluna giden alim, hadisin, anlam bakımından bu ayet ve hadislere aykırı olduğuna dikkat çekerek, hiç bir kimsenin, onu rivayet etmediğini söylemiştir.
Bunun ondan geldiğinin sıhhatini varsaydığımızda dahi o bir beşerdir ; doğru da yapar , yanlış ta.
Mucahidlere hitab etmesine rağmen masum değildir. Kafirlerle savaştıklarında kalple olan cihada ne yapacaklarını soruyorlar?
Çünkü nefis, hayatta kalabilmek için mücahidi firara yöneltebilir, yahut bunun dışında bir şeye , mesela infak etmemeye sevk edebilir. O takdirde kafirlerle mücadele ettiği bir esnada , nefsiyle de mucadele eder.
İbrahim’in görüşünde büyük ve küçük cihad , kafirlerle mucadelededir. Aynı anda iki cihadı bir araya getirdiğinden dolayı büyük cihad demiş olabilir.
Bunun itibara alınması ihtimali vardır.
Ancak kendi ibadethanelerinde oturup , insanlardan el- etek çeken kişi aslında ne büyük ne de küçük cihad içerisindedir. Hakikatte o nefsinin arzusuna tabidir. Çünkü nefsi ona bunu sevdirmiştir. Şeytan da ona bunu süslemiştir. Sonra eğer bu büyük cihad ise , o zaman , insanlardan ayrı olarak hayatlarını ağaç yapraklarını yemekle idame eden rahipler sınıfı ile hayatlarını oruç ve kulluğa veren Budistlerin yaptıkları bu işle , dünyanın en mutlu ve bahtiyar insanları olmaları gerekir. Halbuki bunu hiçbir akıllı söyleyemez.
Dikkat ederseniz yukarıdaki uyduruk söz , ne kutub-i sitte de , ne sahih buhari , muslim , ebu Davud ,tirmizi , nesai , ibn mace , Ahmed bin halbelin musnedinde ne de İmam Malikin Muvattası vs. gibi hiç bir sahih hadislerde yoktur !!
Tüm bunlar zayıf ve mevzu hadislerin hayırsızlığındandır. Bu hadis uydurmacısının İslam ve ehline karşı kindar oluşundan şüphemiz yoktur. Sofular bunu rahatlıkla aldılar. Allah hepimizi bağışlasın. Sonra bu alçalış ve gerileme döneminde o kültüre mensup bazı kişiler bunu kabul etmiş ve risaleler halinde de İslami kitab evlerine sürmüşlerdir. Kitaplarında bu hadisi savunup , onu zayıf gören veya derecesini az görenlere körü körüne saldırıyorlar. Allah (c.c.)bizleri ve onları doğrı yola hidayet etsin. Allah yolunda cihada denk gelecek hiçbir şey yoktur. Bu delil itirazlara yeter.
"Rasulullah (s.a.v.) bir gazveden dönüyordu. Rasulullah (s.a.v) onlara şöyle dedi:
“ Hayırlı bir yerden döndünüz, küçük cihaddan büyük cihada döndünüz”
“Büyük cihad nedir , Ey Allah’ın Rasulü? “ dediler.
“Kulun nefsiyle mücadelesidir.” dedi.
Senedinde Halef b. Muhammed b.İsmail el Hayyam var.
Hakim “onun hadisi sakıttır” derken ,
Ebu’l Yala el Halil’de “o karıştırmış, o çok zayıftır, bilinmeyen metinleri rivayet etmiş “ demiştir.
İmam-ı Ahmed "o yalancıdır, hadis uydurur" derken,
Amr b. Ali, Nesai ve Darekutni de "hadisleri metruktur" derler.
(Tehzibu't-Tenzib: 11-261-262.)
İmam İbn Teymiye şöyle der:
“Bazılarının Tebük seferi dönüşünde , Rasulullah’ın ; “küçük cihaddan büyük cihada döndük” şeklinde söylediğini rivayet ettikleri hadisin aslı yoktur. Nebi’nin (s.a.v) söz ve fiillerini bilen hiç kimse bunu rivayet etmemiştir. Kafirlerle cihad , amellerin en büyüğü , hatta insanın yapacağı en büyük iyiliklerdendir. Tüm bunlardan sonra sonra hadisin mevzu olduğu hususunda şubhe edecek değilim”
(El Farku Beyne Evliya-i Rahman ve Evliya-i Şeytan s. 44-45)
Aynı hadisin ! başka varyantında ise şöyle geçer ;
Az güvenilir ve tabii olan İbrahim b. Ebi Able’den şöyle rivayet edilmiştir:
"Gazadan dönenlere (rasulullah) şöyle demiştir:
“ Şubhesiz küçük cihaddan döndünüz, bundan sonra büyük cihada , kalb cihadına ne yapacaksınız?
(Siyer-u Alamu’n Nubela: 6/324 )
Darekutni der ki : “İbrahim b. Ebi Able kendi nefsinde güvenilirdir. Ona giden yollar safi değildir.
“Derim ki , bu sözü bu imama sözün zayıflığını beyan etmeden isnad etmek caiz değildir” diye düşünüyorum.
lrakî (806/1403)'nin verdiği bilgiye göre, Beyhakî (458/1066) onu "Kitabu'z' Zuhd" adlı eserinde "zayıf bir senedle rivayet etmiştir. İkinci ve farklı bir tespit de, îbn Hacer (852/1448)'e aittir. O da "Tesdîdu'l-Kavs" adlı,eserinde, sözün hadis değil, ibrahim b. Able'ye ait, dillerde dolaşan bir söz olduğunu söylemiştir. îbn Hacer'in bu tespitine bir çok ilim adamı eserinde yer vermiştir.
Beyrûti (1276/1859) ve Elbânî ona "zayıf kaydı düşerlerken" îbn Teymiyye (728/1328), hadisin aslının olmadığını söylemiştir.
Bu konudaki görüşünü ayetler ve başka hadislerle destekleme yoluna giden alim, hadisin, anlam bakımından bu ayet ve hadislere aykırı olduğuna dikkat çekerek, hiç bir kimsenin, onu rivayet etmediğini söylemiştir.
Bunun ondan geldiğinin sıhhatini varsaydığımızda dahi o bir beşerdir ; doğru da yapar , yanlış ta.
Mucahidlere hitab etmesine rağmen masum değildir. Kafirlerle savaştıklarında kalple olan cihada ne yapacaklarını soruyorlar?
Çünkü nefis, hayatta kalabilmek için mücahidi firara yöneltebilir, yahut bunun dışında bir şeye , mesela infak etmemeye sevk edebilir. O takdirde kafirlerle mücadele ettiği bir esnada , nefsiyle de mucadele eder.
İbrahim’in görüşünde büyük ve küçük cihad , kafirlerle mucadelededir. Aynı anda iki cihadı bir araya getirdiğinden dolayı büyük cihad demiş olabilir.
Bunun itibara alınması ihtimali vardır.
Ancak kendi ibadethanelerinde oturup , insanlardan el- etek çeken kişi aslında ne büyük ne de küçük cihad içerisindedir. Hakikatte o nefsinin arzusuna tabidir. Çünkü nefsi ona bunu sevdirmiştir. Şeytan da ona bunu süslemiştir. Sonra eğer bu büyük cihad ise , o zaman , insanlardan ayrı olarak hayatlarını ağaç yapraklarını yemekle idame eden rahipler sınıfı ile hayatlarını oruç ve kulluğa veren Budistlerin yaptıkları bu işle , dünyanın en mutlu ve bahtiyar insanları olmaları gerekir. Halbuki bunu hiçbir akıllı söyleyemez.
Dikkat ederseniz yukarıdaki uyduruk söz , ne kutub-i sitte de , ne sahih buhari , muslim , ebu Davud ,tirmizi , nesai , ibn mace , Ahmed bin halbelin musnedinde ne de İmam Malikin Muvattası vs. gibi hiç bir sahih hadislerde yoktur !!
Tüm bunlar zayıf ve mevzu hadislerin hayırsızlığındandır. Bu hadis uydurmacısının İslam ve ehline karşı kindar oluşundan şüphemiz yoktur. Sofular bunu rahatlıkla aldılar. Allah hepimizi bağışlasın. Sonra bu alçalış ve gerileme döneminde o kültüre mensup bazı kişiler bunu kabul etmiş ve risaleler halinde de İslami kitab evlerine sürmüşlerdir. Kitaplarında bu hadisi savunup , onu zayıf gören veya derecesini az görenlere körü körüne saldırıyorlar. Allah (c.c.)bizleri ve onları doğrı yola hidayet etsin. Allah yolunda cihada denk gelecek hiçbir şey yoktur. Bu delil itirazlara yeter.
Yorumlar
Yorum Gönder