TARİKATÇILARIN ŞEFAAT ŞÜPHESİ
“Eğer… dese” sözleri ile şunu kastedilmektedirler:
Sana: Sen Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in şefaatini inkar ediyor musun? diyecek olsa… demektir. O bu sözlerini kendisine dua ettiğin takdirde Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in Allah nezdinde sana şefaat etmesini ummak ümidiyle dua etmenin caiz olduğunu kabul ettirsin diye söyler. Sen de ona şöyle de: Ben bu şefaati inkar etmiyorum, onunla ilişkimin olmadığını da söylemiyorum. Ancak ben şunu söylüyorum: Şefaat Allah’ındır ve bütün hususlarıyla O’nun elindedir. Dilediği vakit ve dilediği kimseler için bu hususta izin verecek olan da O’dur. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Sana: Sen Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in şefaatini inkar ediyor musun? diyecek olsa… demektir. O bu sözlerini kendisine dua ettiğin takdirde Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in Allah nezdinde sana şefaat etmesini ummak ümidiyle dua etmenin caiz olduğunu kabul ettirsin diye söyler. Sen de ona şöyle de: Ben bu şefaati inkar etmiyorum, onunla ilişkimin olmadığını da söylemiyorum. Ancak ben şunu söylüyorum: Şefaat Allah’ındır ve bütün hususlarıyla O’nun elindedir. Dilediği vakit ve dilediği kimseler için bu hususta izin verecek olan da O’dur. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
”De ki: Bütün şefaat Allah’ındır. Göklerle
yerin mülkü yalnız O’nundur.” (ez-Zümer, 39/44)
Şefaat yüce
Allah’ın: “Onun izni olmaksızın nezdinde kim şefaat edebilir?” (el-Bakara, 2/255) buyruğunda belirtildiği gibi Allah
izin vermedikçe gerçekleşmez. Herhangi bir kimse hakkında da yine Allah onun
için izin vermedikçe şefaat olunmaz. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler.” (el-Enbiya, 21/28)
Yüce Allah da tevhidden başkasına razı değildir. Nitekim O şöyle buyuruyor:
“Kim İslam’dan başka bir din
ararsa, ondan asla kabul olunmaz.” (Al-i İmran, 3/85)
“Şefaat…
Allah izin vermedikçe olmaz.” ifadeleriyle müellif şefaatin gerçekleşmesinin
ancak iki şart ile mümkün olacağını açıklamaktadır.
Birinci şart yüce Allah’ın şefaate dair
izin vermesidir. Bunun gerekçesi de: ”Onun izni olmadan nezdinde kim şefaat edebilir?” (el-Bakara, 2/255) buyruğudur.
İkinci şart ise yüce Allah’ın hem şefaat
edecek olandan, hem kendisine şefaat edilecek olandan razı olmasıdır.
Buna sebeb
de yüce Allah’ın şu buyruklarıdır:
“O günde rahmanın izin
vereceği ve sözünden razı olacağı kimseninki
müstesna şefaatin hiçbir faydası olmayacaktır.” (Taha, 20/109)
”Onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler. Onlar
korkusundan titrerler.” (el-Enbiya, 21/28) Bilindiği gibi yüce
Allah ise bir kimseden ancak tevhid ile razı olabilir, onun küfre razı olmasına
imkân yoktur. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Eğer kâfir
olursanız, şüphesiz Allah size muhtaç değildir. Bununla
birlikte o kullarının kâfir olmalarına razı olmaz. Eğer şükür ederseniz, faydanız
için ondan razı olur.” (ez-Zümer, 39/7)
Yüce Allah
küfre razı olmadığına göre kâfire şefaat edilmesine de izin vermeyecektir.
Şefaat
bütünüyle Allah’ın olduğuna, O izin vermeden gerçekleşmeyeceğine, Peygambersallallahu aleyhi vesellem’in da,
başkasının da o kimse hakkında izin vermedikçe kimseye şefaat etmeyeceklerine,
yüce Allah da ancak tevhid ehli olan kimselere şefaat yapılmasına izin
vereceğine göre açıkça şu anlaşılmaktadır. Şefaat bütünüyle Allah’a aittir, o
halde şefaati O’ndan istemelidir. O bakımdan (mesela) ben şöyle derim: Allah’ım
beni onun şefaatinden mahrum etme, Allah’ım onu bana şefaatçi kıl ve benzeri
ifadeler kullanılır.
“Şefaat
tümü ile Allah’ın olduğuna göre…” sözleriyle
müellif Allah ona
rahmet etsin şunu anlatmak
istemektedir: Şefaat tümüyle Allah’a ait olduğuna, O’nun izni olmadan
gerçekleşmeyeceğine, ancak O’nun razı olacağı kimselere yapılacağına, tevhidden
başkasına da Allah rıza göstermediğine göre şefaatin peygamberden değil de
Allah’tan başkasından istenmemesi gerekir. O bakımdan şefaati dileyen kimse:
Allah’ım peygamberini bana şefaatçi kıl, Allah’ım beni şefaatinden mahrum
bırakma ve benzeri sözlerle dua eder.
Eğer:
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e şefaat verilmiş,
ben de ondan Allah’ın verdiğinden istiyorum diyecek olursa, şöyle cevab
verilir:
Allah
şefaati peygamberine vermiş, bununla birlikte sana böyle bir istekte bulunmayı
yasaklayarak: “Onun için Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua
etmeyin.” (el-Cin, 72/18) diye buyurmaktadır. Eğer sen
peygamberinin sana şefaatçi kılması için ona dua edecek olursan,
yüce Allah’a: “Onun için Allah ile birlikte hiçbir kimseye
dua etmeyin” buyruğunda
itaat etmiş olursun.
Çünkü şefaat
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’dan
başkasına da verilmiştir.Meleklerin şefaatçi olacaklarını, evliyanın şefaat edecekleri,
küçük yaşta ölen çocukların şefaat edecekleri sahih rivayetlerle sabittir. Sen:
Allah onlara şefaati vermiştir, ben de onlardan istiyorum diyor musun? Eğer
böyle bir şey söylüyor isen şüphesiz ki yüce Allah’ın kitabında sözünü
ettiği salihlere ibadete dönmüş oluyorsun.
Şâyet hayır
diyorsan, o vakit “Allah ona şefaat etmeyi vermiştir ve ben o şefaati ondan Allah’ın
ona verdiğinden istiyorum” şeklindeki görüşün de çürütülmüş olmaktadır.
Eğer
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’a
dua eden müşrik kimse: Allah Muhammedsallallahu
aleyhi vesellem’e şefaatte bulunmayı vermiştir. Ben de şefaati
ondan istiyorum diyecek olursa, ona üç türlü cevab verilebilir:
1- Yüce Allah ona şefaat
etmeyi vermiş fakat sana da Allah’a dua ederken O’na şirk koşmayı
yasaklayarak:
”Onun için Allah ile
birlikte hiçbir kimseye dua etmeyin.” (el-Cin, 72/18) diye
buyurmaktadır.
2- Yüce Allah ona
şefaatte bulunmayı vermiş olmakla birlikte o sallallahu aleyhi vesellemAllah izin vermedikçe şefaat
de etmez, Allah’ın razı olacağı kimselerden başkasına da şefaat
etmez. Müşrik olan bir kimseden ise elbetteki Allah razı
olmaz ve yüce Allah’ın buyurduğu gibi ona şefaatte de bulunulmaz yahut
kendileri de şefaat edemezler: ”Onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler.” (el-Enbiya, 21/28)
3- Yüce Allah
Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’den
başkasına da şefaat etme imkanını vermiştir. Melekler şefaat edecekler,
küçük yaşta ölen çocuklar şefaat edecekler, evliya şefaat edeceklerdir. Böyle diyen kimseye sen
de: Peki bütün bunlardan şefaatçi olmalarını istiyor musun? diye sor. Şâyet hayır diyecek olursa,
böylelikle delili çürütülmüş, iddiası ortadan kalkmış olur. Şâyet evet diyecek
olursa, o takdirde o salihlere ibadet edileceği görüşünü kabule dönmüş olur.
Diğer
taraftan bu şekilde şüpheci müşrik aslında Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’tan kendisine
şefaat etmesini istememektedir. Eğer bu böyle bir şeyi istemiş olsaydı:
Allah’ın, peygamberin ve rasûlün olan Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’i hakkımda şefaatçi kıl
demeliydi. Fakat o doğrudan doğruya Allah Rasûlüne dua etmektedir. Allah’tan
başkasına dua etmek ise kişiyi dinden çıkartan büyük şirktir. Peki Allah
ile birlikte başkasına dua eden böyle bir kimse nasıl olur da
Allah’ın yanında herhangi bir kimsenin kendisine şefaatçi olmasını
isteyebilir.
Müellif
“melekler şefaat edecektir, evliya şefaat edecektir” şeklindeki sözlerinin
dayanağına gelince, Ebu Said el-Hudrî radıyallahu
anh. Peygamber sallallahu
aleyhi vesellem’den belirttiğine göre -Müslim’in uzunca rivayet
ettiği hadiste- yüce Allah’ın şöyle buyuracağı kaydedilmektedir:
“Melekler şefaat etti,
peygamberler şefaat etti ve
müminler şefaat etti…”(Müslim, İman, Bab-u
Marifet-i Tarikı’r-Ru’ya)
Müellifin
“küçük yaşta ölen çocuklar da şefaat ederler” sözlerinde geçen “el-efrad: küçük
yaşta ölen çocuklar” ergenlik yaşına ulaşmadan önce ölen çocuklar
demektir. Bu görüşün dayanağı da Ebu Hureyre radıyallahu anh.’ın Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’den rivayet
ettiği şu hadistir:
“Üç tane çocuğu ölen hiçbir müslüman
-(yüce Allah’ın bu husustaki) kasemi gereği müstesna- asla
cehenneme girmez.” Bu hadisi Buhari rivayet
etmiştir. Yine Buhari’de gerek Ebu Hureyre’den gerek Ebu Said el-Hudri’den
gelen bir başka rivayette: “Henüz ergenlik yaşına ulaşmamış…” ifadesi
de yer almaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder